Uzman Turizm AI Asistan

close
send
Uzman Turizim AI Asistan hata yapabilir.

0 sonuç bulundu

KUDÜS

Kudüs gerçekten tarihî bir şehirdir. Hem tarihi bir şehir, hem tarih dolu bir şehir, hem de birçok millet tarafından istenilen, vazgeçilemeyen bir şehirdir. Bu yüzden alınmak için 40 defa kuşatılmış, 26 defa el değiştirmiş, 32 defa yıkılıp harabeye çevrilmiş bir şehirdir.

Her seferinde yeniden ayağa kalkmış, yeniden imar edilmiş, yeniden ele geçirmek isteyenlerin hedefi olmuştur.

Belki de şehri harap etmeden fetheden tek millet Müslümanlar olmuş, her fethedildiğinde imar edilmiş, harabeler temizlenmiş, şehre adalet ve huzur hâkim olmuş, ancak bu huzur ya Hristiyanların haçlı orduları tarafından ya da bu gün olduğu gibi Yahudiler tarafından bozulmuştur.  

Kudüs, Müslümanlar için kıymetlidir, çünkü yeryüzünün üçüncü, yapılışı açısından ikinci mabedi olan Mescid-i Aksâ (Beytü’l-Makdis) buradadır. Burası Müslümanların ilk kıblesidir. Hicretten 16-17 ay sonrasına kadar oraya dönülerek namaz kılınmıştır.

“ – Bu mescidi kim yaptı?”

“ – İlk olarak Peygamberler Atası diye adlandırılan Hz İbrahim, sonra Hz Davud, sonra da çok büyük bir şekilde Hz Süleyman inşa ettirdi. Sonraki yıllarda defalarca tahrip edildi ve yeniden yapıldı.

Kudüs, Ak Deniz’in doğusunda, deniz sahilinde biraz içerde bir şehirdir. Denizden uzaklığı kuş uçuşu 52 kilometredir. Filistin toprakları ile Ürdün arasındadır. Lut gölünün bulunduğu çukur alanın batısındadır. Lut gölüne uzaklığı da 24 kilometredir.

Bizim ülkemizde Şam bir şehir adı olarak bilinir. Şam Anadolu gibi geniş bir bölgenin adıdır. Bu günkü Sûriye, Ürdün, Lübnan devletleri ile Kudüs şehri de bu bölgenin içindedir.”

“ - Burada yaşadığı bilinen ilk millet Arap asıllı Kenanîlerdir. İri yapılı oldukları için Arablar arasında “Amalika” olarak anılırlar.

Daha sonra şehirden birçok millet ve medeniyet gelmiş geçmiştir. Asurlular, Babililer, Mısırlılar, Yunanlılar, Bizanslılar, Persler, Müslümanlar ve daha birçokları. Son olarak da İngilizlerin eline geçmiş, onlar da bir kısmına Yahudileri yerleştirerek zamanla şehrin onların eline geçmesine zemin hazırlamışlardır. 

Şehrin adı eski metinlerde Urusalim, Âramîce metinlerde Yeruşalem’dir. Bu kelime batı dillerine Jerusalem olarak geçmiştir. Halen batılılar tarafından böyle anılmaktadır.

Mukaddes belde oluşu sebebiyle Kudüs adı daha yaygın olsa da şehrin Müslümanlar arasındaki asıl adı Daru’s-Selam’dır. Bu “Barış ve Selamet” yurdu demektir. Ancak şehir Müslümanların elinde olduğu sürece barış ve selâmet, huzur yurdu olsa da, tarih boyunca nice saldırı, zulüm ve tahribe şahid olmuştur.

Kur’ân-ı Kerim’de bu isimlerden hiçbiri zikredilmez.  Kur’ân’da geçen isim, bu şehirde bulunan ve İslâmın üçüncü kıymetli mabedi olan Mescid-i Aksâ’nın ismidir.

İbrahim Aleyhisselâm, Babil krallığı içinde yer alan Güney Irak’ta dünyaya gelmiş, doğduğu topraklardan önce Irak’ın kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde bulunan Harran’a, Harran’dan da Kenan diyarı olarak bilinen Filistin topraklarına gelmiş, Kabe’yi inşa ettikten 40 yıl sonra buradaki mescidi inşa etmişti.

Ondan sonra oğlu İshak ve torunu Yakup bu civarda yaşadı. Yusuf(as) bu bölgede kuyuya atıldı. Mısır’a giden kervanlar tarafından Mısır’a götürüldü.

Yıllar sonra o Mısır’a Maliye Bakanı olunca Babası ve kardeşleri de Mısır’a gelince İsrail Oğulları uzun yıllar Mısır’da kaldı. Firavun tarafından zulme uğrayınca Musâ (as) onları Mısır’dan çıkararak yeniden bu diyara getirdi. 

Yolarda nice mucizelere şahid olmuşlardı. Deniz yarılmış onlara yol vermişti, yiyecekleri yoktu kudret helvası ve bıldırcın etiyle rızıklandırılmışlardı, içecekleri de yoktu Mûsâ’nın asasını vurmasıyla kuru taşlardan su fışkırmış, susuzluklarını gidermişlerdi.

Ancak bu diyara gelince halkını güçlü gördükleri için korkmuşlar ve savaşmamışlardı. Mûsâ (as) çok üzülmüş, “-Rabbim zafer vadediyor” deyince de “ – O halde sen git Rabbinle birlikte onlara karşı savaş, biz burada oturur, sizi bekleriz,” demişlerdi.

Bundan sonra yeniden çöllere döndüler, kırk yıl perişan bir hayat sürdüler. Ne yapacaklarını bilmez bir şekilde şaşkın şaşkın oradan oraya göçüp durdular. Mûsâ (as) Mısırdan çıkarıp, Firavun’un zulmünden kurtardığı milletini hedefine ulaştıramadan bu dünyadan ayrıldı. Harun(as) ondan önce vefat etmişti. Kavminin isyanına, nankörlüğüne rağmen Musâ (as) kavminin geleceğine yönelik vasiyetlerde bulunarak bu dünyadan göçüyordu.

Kabri bu gün sahraların ortasında, çevresine Memlûk Sultanı Baybars’ın yaptırdığı, Osmanlıların son şeklini verdiği külliye ile birlikte sessizliğe gömülü. Sessizce vefasız dostları bekliyor. Ramazan ayında zaman zaman burada iftarlar verilmeye başladı. Böylece yalnızlığı ve garipliği hafifliyor. 

Şaşkınlık içinde geçen kırk yıl zarfında Hz. Musâ’ya;   “-Sen git Rabbinle birlikte onlara karşı savaş, biz burada oturur, sizi bekleriz,” diyen ve savaşa yaklaşmayanların, isyanlarıyla Hz Musâ’yı hüzne boğanların tamamı ölmüştü.

Hz Musâ’dan sonra Benî İsraîl’in başına Yûşâ İbn Nûn geçti. En yakın yardımcısı, Hz Musâ ile Harûn’un kırkardeşi Meryem’in kocası Kâleb İbn Yufanna oldu. Zaten bu ikisi, Hz Musâ hayatta iken şehre girmeyi, fethi savunan, Kur’ân-ı Kerîm’de de sözlerine işaret edilen kimselerdi.

Bu iki önder, başlarında Yûşâ olduğu halde milleti yeniden derlediler, fethe teşvik ettiler, önlerinde başka çarelerinin olmadığını şuurunu aşıladılar, ordu oluşturdular ve Ürdün Nehri’ni geçerek önce Eriha’yı fethettiler. Eriha, arazisi verimli ve sulak olduğu için o günlerde nüfusu en kalabalık, surları da en yüksek ve güçlü şehirlerdendi.  Altı aylık zorlu bir kuşatmadan sonra alınabilmişti. Bundan sonra da Beytü’l-Makdis’in (Kudüs’ün) fethi gerçekleşti.

Kudüs’ün Kuruluşu
• Kudüs tarihteki en eski şehirlerdendir. • Tarihçiler Kudüs’ün inşa ediliş tarihi için kesin bir şey söylememektedirler. Mescid-i Haram’dan 40 yıl sonra kurulmuştur. • M.Ö. 3000 yıl önce Şehre ilk Arap Kenânîler göç etti. • Ürdün nehrinden Akdeniz’e kadar olan bölgeye yerleştiler. Bu bölgenin adını Kenan yeri koydular. • Kenan bölgesinde Kenânîler bir şehir kurup adını Urşalim koydular.

KUDÜS’ÜN TARİHİ

Kudüs şehri kuruluşundan itibaren oldukça sağlam surlarla çevriliydi. Surlar içerisinde sağlam kaleler buluyordu. Bu Kenaniler dönemi şehir özelliğiydi. Kudüs'te ilk surlar M.Ö. 2500'lü yıllarda Yebusi Araplar tarafından yapıldı. Günümüz surları 1520-1566 yılları arasında hüküm süren Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Surların çevresi 4032 m. yüksekliği ise 11-12 m. arasındadır. 7'si açık 11 kapısı vardır.

Kudüs ile ilgili Hadisler

Huzeyfe b. el-Yemân, Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Bana beyaz, uzun bir binek olan Burak getirildi. Ayağını gözün göreceği en uç noktaya koymaktaydı. Ben ve Cibrîl onun peşini bırakmadık. Nihayet Beyt-i Makdis’e vardık ve bize semanın kapıları açıldı da cennet ve cehennemi gördüm.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 38/356, No 23332)

Enes b. Mâlik’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kişinin evinde kıldığı namaza bir, kabile mescidinde kıldığı namaza yirmi beş, cuma namazı kılınan yerlerde kıldığına da beş yüz namaz sevabı verilir. Mescid-i Aksâ'da kıldığı namaza elli bin; benim mescidimde kıldığı namaza da elli bin; Mescid-i Haram'da kıldığı namaza ise yüz bin namaz sevabı verilir.” (İbn Mâce, İkâme, 198)

Hz. Peygamber’in azatlı eşi Meymûne: “Yâ Rasulallah! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?” dedim. Allah Rasulü: “Orası haşr ve dirilişin gerçekleşeceği yerdir. Gidin ve orada namaz kılın! Çünkü orada kılınan bir vakit namaz, başka yerde kılınan bin vakit namaz gibidir” buyurdu. Ben: “Peki oraya gidecek imkan bulamazsam ne dersiniz?” dedim. O: “Oraya aydınlanmada kullanılmak üzere zeytinyağı gönderirsin. Bunu yapan, oraya gitmiş gibi olur” buyurdu. (İbn Mâce, İkâme, 196)


Kudüs Turları